KURAN'DA SEVGi

.:ANA SAYFA:.
RESIMLERIM
CEP TELEFONU HAKKINDA VE DIGER PROGRAMLAR DOWNLOAD
.:ASK NEDiR:.
MUTLULUK AYRINTILARDA GiZLiDiR
KURAN'DA SEVGi
BANA HALA ASIKMI
BÖYLE SEVMELiSiN
SADECE SENi SEVDiM
HOSCAKAL
ONUN HABERi YOK
ASK DUASI
ASKIN KANUNU
ASK DOGA ECZANESiNDE NASIL ELDE EDiLiR
ASK MESK OLAYLARI
ASK DÜSMANLARI
ASK YANLISLIKLARI
KALBiNiZ KIRILIRSA
iLiSKiDE YAS FARKI
BiTEN ASKLAR
BEYAZ ATLI PRENS
FARKLI DiLLERLE SENi SEViYORUM
EVLiLiK HAKKINDA
CiFT OLDUGUNUZA DAiR 30 KANIT
SAGLIKLI iLiSKi SÜRDÜRMENiN 5 PÜF NOKTASI
99 ÖGÜT
PEKi SEVMEK
KALP KIRIKLIGI
PLATONiK ASK
ASK ACISI
.:ERKEKLERiN DiLi:.
CAPKINLIK YAPMAK iCiN TÜYOLAR
ERKEK SEVERSE
NEDEN ERKEKLERiN %10'U CENNETE GiDER
BU KIZLARI BIRAKIN
ERKEKLERDE iKTiDARSIZLIK
ERKEK iSiM VE ANLAMI
ERKEKTE ANDROLOJiK RAHATSIZLIKLAR
.:BAYAN iSMi VE ANLAMI:.
.:DiYET:.
CERRAHi VE ESTETiK
CiNSELLiK HAKKINDA HERSEY
SiGARANIN SAFDALARI BULUNDU
.:GALATASARAY . SEVGi RESiMLERi VE DiGER:.
UFO RESiMLERi
EMRAH'IN RESiMLERi
BAHA'NIN RESiMLERi
.:RÜYA TABiRi:.
KAHVE FALI SÖZLÜGÜ
BURCUNUZUN ÖZELLiKLERi
FULL ALBÜM MP3'LER
BEDAVA CEP BESTELEYiCi

yazı görünmez okunması çin mausu üerinde gezdirin basılı olarak


SUNUŞ

Sevgili Mimar Mesut KAYNAK kardeşimin samimi, içten, hasbi çalışmasına öz, özet Kuran'da Sevgi konusunda bir kaç sayfa sunuşla, O' nun eserindeki sevgiyi paylaşmak istedim. Yüceler Yücesi, Alemlerin Rabbi olaki, bizi rahmetiyle sevindirsin, eksiklerimizi örtsün, af edip bağışlasın ve sevsin.

İnsanın öteki insanla, doğa çevresi ve Yüce Yaratıcısı ile ilişkisi kişiliğinde, kimliğinde ve gelişerek erginliğinde, olgunlaşma ve esenliğinde doğrudan büyük etkisi vardır. İnsan; toplumda bu çeşitli iletişimle benliğini geliştirir, erdemleşir, güzelleşir veya çirkinleşir.

Kuran'a göre, insanla Yüce Yaratıcısı arasındaki en önemli ilişki O'na imanla başlar, sevgiyle gelişir, bağışladığı nimetlere şükürle olgunlaşır, güzelleşir, esenlik, mutluluk sağlar kişiye. Bu manevi bağ ve ilişkide amaç; insanın vicdanını, içini, özünü arıtmak, terbiye etmek ve insanı ruhsal arınmaya katarak esenliğe ve mutluluğa kavuşturmaktır. İnsanın bu vicdanı ve arı duru özü, yaşamda onu iyiye, güzele ve esenliğe yönlendiren, yaptığı işlerin sonucunu gösteren bir kılavuz ve mürşid olur. Kendi dışında, kendi nefsindeki yaratılış gizemlerini varlık belgelerini gözleyerek, düşünerek, içinden Allah'a imanı, O'na sevgiyle bağlanması, özüne, vicdanına bir basiret, ayrı içten bir sevgi, bir kalp gözü sağlar. Kuran'da "Allah'a kim inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir" (Tegabun) buyrulur. Antoine De Saint-Exu Pery, "Kişi gerçeği kalbiyle görür, esas olan gözle görünmeyendir" diyor. Kimi kez bu vicdan, insanın özünü zayıflatır, kimi kez de geliştirir. Vicdan kişisel eğitimle toplumdan edinilenlerle, kültürle, bilgilerle değişir, artar, eksilir. İnsanın özünü, vicdanını besleyen en güçlü etken, yaptığı küçük büyük zaafları denetleyen, gizemlerine vakıf, güçlü, Yüce Tanrıya imandır. Bu insanın içinden tasarruflarını yönlendiren vicdanı tanıtırken bir düşünür, "Allah'a inanmayan bir vicdan, hakimi olmayan bir mahkemeye benzer" diyor.

Kişisel mutluluk da Kuran'a göre, insanla Yüce Yaratıcısı arasındaki ilişkiye dayanır. Özellikle mutluluk yolunu, doymamış bir takım hırs ve ihtirasla karartmış, streslerle ne yapacağını bilemeyen, sürekli tutkuları kamçılanan bugün ki insanın durumu hiç de iç açıcı değildir. Zenginlik, para, mal bu gün var, yarın yok. Geçici, uğrunda nice yorulmaları, kimi kez oyunları, tehlikeleri göze alan bir makama geçme tutkusu da öyle değil mi? Daha çok yarara, güce sahip olma arzusu, hırsı özellikle zamanımızda insana kendini, kendi sağlık ve esenliğini unutturmuyor mu?

İnsanın vicdanını, bilincini esir alan, sürekli kabaran tutkuların, araç istek ve duyguların insanın yine içinden bir güçle sınırlanması zorunluk haline gelmiştir. Maddi isteklerin, erişilen yararların hatta güzel olanakların sınır tanımayan aşırı yükselişi insanı sonu gelmeyecek bunalıma, strese ve depresyonlara ulaştırmıştır. İnsanın duygularını, tutkularını ölçülü, dengeli tutacak bir eğitime ve disipline her zamandan daha fazla çağımızda bir gereksinme vardır. İnsana bu eğitimi sağlayacak disiplin dindir ve onu içinden, vicdanından, özünden kavrayarak duygusuna, tutkularına bir ayar verecek; onun ruhunu güçlendirecek imandır.

Evet, tutkuyla, büyük yorucu çabalarla elde edilen yarar, makam, iş, başarısızlık karşısında kalınca yaşam sanki, bitmiş olur onun için. Oysa, onun içini sevgiyle, rahmetle iyilikle destekleyen, her şeye gücü yeten Allah'a iman, başarısızlığa uğrayana sürekli umut, mutluluk ve esenlik kaynağı olur. Başarısızlığı, kaybı karşısında ruhunu, iradesini, vicdanını güçlendirerek yaşama sevinci verir, işine bağlanma ve aklını kullanma yeteneği sağlar. Bilim alanı, yaşamı görmesini sağlayan aydınlıksa, Allah'a iman ve din de yaşama gücü olur. Özü, vicdanı Allah'a imanla güçlenen insan, aklı ve düşüncesi ile olayları mahkeme etme olanağı sağlar. Özellikle İslam dininde inanır, doğrudan kalbindeki imanı ve Tanrısı ile bu bağlantısını kurar, Yüceler Yücesinin varlığına sevgiyle bağlanır. Sevgi, rahmet umuduyla ilişkisini sağlamlaştırır... Çünki İslâmda Allah ile kul arasında, cismani aracılar yoktur. Yüceler Yücesi Allah, tüm evreni, yaratılışı, ilmiyle rahmetiyle, iyiliği, sevgisi, tedbiri güzelliği ile kavramıştır. Onun sonsuz kudreti, hikmeti, her şeyi ve varlığı çevrelemiştir.

Özenle yarattığı, onurlu, saygın sevgili kıldığı insanın, yaşamda mutlu, esenlikli yaşaması için, yerde gökte ve denizlerde onu yetenekli kılmış, aklıyla becerileriyle, bilgisiyle donatmıştır. Ayrıca ona zaafı başarısızlıkları karşısında din yolunu izleyici peygamberler göndermiştir. Darlıkta, zaafllarında, başarısızlıkta, kendi yakınlığını sağlamıştır. Kuran'da bu yakınlık şöyle belirtilir: "Ey Muhammed! kullarım sana Beni sorarlarsa bilsinlerki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip Bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar." (Bakara 186)

Belirtildiği gibi, mümin Allah ile aracısız böyle bir yakınlık içindedir. Bu yakınlıkta sürekli isteyen, Allah'a yönelen insan Yüce Tanrının rahmetiyle, sevgisiyle, bağış ve affı ile karşılaşır. Kuran'ı Kerim de bu anlam da şöyle belirtilir: "Ey Muhammed! Ayetlerimize inananlar sana gelince (Size selam olsun) de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek kötülük işler de arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve merhamet eder"(En'am 54)

İslâm da, müslümanın kalbini, özünü rahmetiyle, sevgisiyle gözleyen, onu iyiliği bağışı ile kucaklayan Allah'ın ışığı ve nuru vardır. Allah'ın dostluğu, sevgisi vardır. O ezeli ve ebedi dost Allah, insan nerede olursa onunladır. Bu iman, onun vicdanını, özünü sürekli canlı ve diri tutar. Ruhunu güçlendirir, iradesini özgür kılar. Duygularını, tutkularını kullanmada aklını, bilincine tutarlı davranmasını sağlar. Mümin, bundan ötürü, toplumda insan ilişkilerinde olsun, olayları değerlendirmesinde olsun güzel ahlakın, erdemin, esenliğin, insan değerinin yolunu izler. Ondan ötürü Sevgili Peygamberimiz "İmanca en üstün olanınız, ahlakça en güzel bulanınızdır" buyuruyor.

İslâm'da bundan ötürü her türlü ilişkinin, başı Allah'a imanla başlar diyoruz. Sevgili Peygamberimiz bir hikmetli sözünde şöyle buyurur: "İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız takdirde sevineceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi, aranızda selâmı yayınız" (Buhari)

Allah'a inanmanın ruhumuza sağladığı güzellik sevgidir. Birbirimizi sevdikçe de Allah'a gerçekten inanmanın yoluna gireriz. Sevgi de selam, barış ve esenliği herkese ulaştırmakla oluşur. İslâm dininde, imanla Allah ilişkisini kuran müslümanın yaşamına, güzellik ve yücelik katan en güzel duygusu ve en ince ilişkisi sevgidir. Kuran'ı Kerim'de, Alemlerin Rabbi Yüceler Yücesi Allah ile kulları arasındaki sevgi açıkça belirtilir. Çeşitli biçimlerde tekrar edilir. Sadık, gerçek inancıyla, sevgi hayatını yaşayan Allah dostlarının yaşam deneyimleri İslâm edebiyatında ayrı bir güzelliktedir. Sevgili Mesut KAYNAK, Kuran'ı Kerim'de buyrulan bu ayetleri, Peygamberimizin açıklamalarıyla yorumlamış, Mevlâna ve Yunus Emre gibi Allah sevgisini işlemiş ulu himmetli büyüklerin sözlerini aktarmıştır. Belirttiğimiz gibi bugünlerde katılaşan, merhametsizleşen, insan ve iman değerlerinden yoksuzlaşan, çeşitli bağnazlıklar, düşmanlıklarla kararan Dünyamızda, yaşamımızın en yüce değeri sevgiden çok söz etmek, onun gücünü anlatmak, bireysel ve toplumsal yaşamımız için yalnız ahlaki bir güzellik değil, yaşamsal bir zorunluluktur. Gerçek sadık mümin olmak istiyorsak, Allah katında değerli müslümanlar olmayı diliyorsak, sevgi bağlarını güçlendirmek zorundayız. Sevgisiz ne iman olur, ne birbirimize hoşgörü ve tahammül oluşur. Sayın KAYNAK'ı bu çalışmasından dolayı kutluyorum. Bundan ötürü, ben de eserine, uğraşına bir şeyler katmak, onunla İslâmdaki ve Kuran'da belirtilen sevgiyi paylaşmak istedim. İnsanlara, Dünyaya bakış sevgimi, hoşgörümü Yüce Kitabımız Kuran'ı Kerim'den aldım. Sevgi ve barış Peygamberi Hz. Muhammed'i hep sevgili Peygamberim diye salat ve selâmla andım.

Kuran'ı Kerim'de ve sevgili Peygamberimizin hayatında, hayat için somutlaştıracağımız engin bir sevgi vardır. Kuran'ı Kerim'de kulun Allah sevgisi, Allah'ın kuluna sevgisi biçiminde tanıtılan, Allah'ın rahmetiyle tüm evreni ve yaratılışı kucaklayan sevgi, sözcüklerle tanıtılamaz; anlatmak için belki kelimelere dökülür. Ancak sevgi yaşanır, mutlulukla, gönülden hayatı nurlandırır. Sadık mümin çevresine, kendine özüne bakar, Allah'ın Güzelliğini, Yüceliğini özü ve gönlü ile gözlemler, seyreder. Yerde, gökte, denizlerde, en küçük hücreden büyük yıldızlara, güneşlere dek onlardaki inceliği, gizemi, güzelliği, bütününe varılmaz sonsuz bilgi ve hüneri yaşar, tüm bu güzelliklerin kendine sunulduğunun bilincine varır. Mümin bu güzelliği, bu yaratılıştaki uyum ve dengeyi, hayatın bu güzel akışını sever. Düşüncesi, kalbi bu güzelliklerle dolar. Sevgi ve coşkuyla yaşama, özünü katar. Hayattaki güzellikler, zıtlıklar arasındaki uyumu seyredip, yaşadıkça bunları var eden Yüce Yaratıcının, kudretini, sonsuz Rabbin varlığını, düşüncesi ve kalbiyle doğrular. Varsın, Sen Yücesin, Güzelsin, bu güzel yaşamı benim, bizim için yarattın der. Düşünür ve görür, kendisi için var olan bu güzel hayata sözleri, işleri, tutumlarıyla katılır. Bu iman, doğrulama yalnız kuru bir doğrulama ve kabul ediş değildir. Çünki böyle bir kabul olumlu sonuç verici olmaz. Yüceler Yücesinin bizden istediği sevgi yapıcı olmalıdır. Allah sevgisi, hayattaki her çeşit maddi yarar ve çıkarların üstündedir ve önceliklidir. Kuran'ı Kerim'de bu konuda şöyle buyrulur: "De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden evler, sizce Allah'tan, Peygamberden ve Allah yolunda savaşmaktan daha sevgili ise, Allah'ın buyruğu gelene kadar bekleyin."(Tevbe 24) Bu ayette, hayata insanı tutku ile bağlayan tüm insani bağlantılar, zaaflar bir yana, öteki yana da Allah ve Peygamber sevgisi konarak, gerçek sadık mümine Allah ve Peygamber sevgisinin öncelikli kılınması özendiriliyor.

Kuran'ı Kerim'de bildirilen Allah ve Peygamber sevgisi yaşam için öncelikli bir değer olarak belirtilmektedir. Maide suresinde, müminleri tanıtırken "Allah'ın sevdiği, onlarında Allah'ı sevdiği, inananlara karşı alçak gönüllü, inkârcılara karşı güçlü" deyimi ile Allah'a gerçek inananların bu niteliği açıkça ortaya konuluyor.

Allah sevgisi, gerçek sadık müminlerin yaşarken tadına erdikleri inançlarının bir simgesidir. Sevgili Peygamberimiz bu sevgiyle davrananların ve sevgiyle yaşayanların imanın tadına erdiklerini belirtir. Allah sevgisi, ahlakın, erdemli yaşamın temelidir. Allah sevgisi ile kulluğun tadına ermiş kişi, nurani, zarif, ince, yumuşak, hoşgörülü, güzel bir yapıya kavuşur. Onda, eski kötülük, düşmanlık, katılık, kin ve nefret oluşmaz. Tüm evren, yaratıklar ve insanlar; O Yüce, Sevgili Yaratıcının eseri olarak görünür. Sevginin nefsinde oluşturduğu barış, sevgi gözü, insanlardan oluşacak ayıp, kusur, hataları örter. Hayatın güzelliğini örten çirkinlikleri arıtır. Hayat, sevgi ile güzelleşir, esenlikle yaşanır olur.

Kuran'da Sevgi bir yönden de, Allah'ın insanı sevmesi olarak açıklanır. Allah'a inanan, sevgiyle ona bağlanan kişi, kendi ve yaşadığı toplum ve tüm yaratılan için ürettiği salih, güzel işlerle bu sevgiye kavuşur. Allah da hayatı yaşanır kılar. Yaratandan ötürü tüm yaratıklara sevgi ve şefkatle yaklaşanı, iyi, güzel, yararlı işler üretenleri Allah'da sever. Kuran'ı Kerim'de sayısız ayetlerde Allah'ın sevdiği ve yaptığı çirkin işlerden dolayı, sevgisinden uzak kıldığı kişiler anlatır ki bunları ayrıntılı olarak Sayın KAYNAK'ın eserinde yorumlarıyla görüyoruz. Bundan ötürü İslâm da sevgi mutlak değil, insan tabiatına uygun olarak ilkelidir. Seven insanın özünde ve sözünde kin ve nefret yoktur. Tüm düşmanlıklar dışarıda kalır. Ondan ötürü Allah'ı seven insan, iyiliği destekler. Ancak kötülüğü sevemez. Kendisine kötülük yapanı ve düşmanı hangi insan sevgi ile karşılayabilir. Allah'a imanla, sevgi ile güçlenmiş nefisler, ışıklı dostlar, ermişler kin ve nefretin tüm Dünya kederlerinin üstünde olduklarından bu kötülükler onlara ulaşmaz. Ancak müslüman, sevginin değerini bilen imanlı insan yalanı, kini ve düşmanlığı da sevmez. Bunları insanın hayatından uzaklaştırmak için çaba gösterir. Allah'ın bir insanı sevmesi, onun esenlik ve mutluluk kaynağıdır. Allah sevgisine aldığı insanı korur, yardım eder, yaptığı güzel işlerde destekler. Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurur: "Allah bir kulu severse Cebrail'e şöyle seslenir. Ben filan kulu seviyorum, sen de onu sev. Cebrail'de bu insanı sever ve o da gök ehline şöyle seslenir. Allah, filancayı seviyor, siz de o nu sevin. Bu sevgi yeryüzüne yayılır. Allah'ın sevdiği insanı herkes sever." (Müslim) Kuran'ı Kerim uslubu ile "Allah onlardan razıdır ki, onlarda Allah'tan razıdır." (Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever)

Kuran'ı Kerim'de imandan sonra, Allah'a yakınlığın, hayatın, tatlılığın ve ahlakın temeli olarak görülen, insanı esenlik ve mutluluğa alan, onu yücelten melekleştiren sevginin kazanılmasının yolları ve yöntemleri, önceliği anlatılmaktadır. Kin, düşmanlık, nefret ve insanı kötü kılan hayatını yaşanmaz eden huylardan ve çirkinliklerden uzak kalmanın çareleri gösterilmektedir. Sevgili Peygamberimizin alemlere rahmet kişiliği, en güzel örneğimizdir. O'nun getirdiği, bildirdiği, İslâmda anlatılan sevgi, açıklanan ilâhi rahmet, çağımızda çeşitlilik içindeki yaşamımızın da kaynağıdır. Hayat biter, ancak Allah'ın rahmeti, rızası, sevgisi bitmez. Ne kadar sevgiyi yazsak azdır. Sorun onu gönüllere yazmak, onunla yaşamak ve yaşatmaktır. İslâm edebiyatında, zühd ve takva hayatında tasavvufta sayısız eserler verilmiş, Allah dostları, nice erdemlikler kazanmışlardır. Hak dostları, halk dostları, velileri, erenleri olmuşlardır. Onların yazdıkları, yaşadıkları, bıraktıkları sevgi, hoşgörü kültürünü tavsiye ediyorum. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram, Mevlana Allah'dan aldıkları bu sevgiyi ne güzel işlediler, insanları kardeş kıldılar. Yaşadığımız yurdu bize cennet yaptılar.

Mevlana'nın, oğlu Sultan Veled'e bu konudaki vasiyetini sunmak istiyorum: Bir gün Sultan Veled buyurdu ki; büyüklerden bir cemaat babama gelmişti. Babam da bilgiler saçmakta hararetlenmişti. Bana : "Bahaeddin, eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma" dedi ve şu rubaiyi okudu : "Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden fazla olma! Merhem ve mum gibi ol, iğne gibi olma. Eğer hiçbir kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen fena söyleyici, fena öğretici, fena düşünceli olma." Çünki, bir adamı dostlukla anarsan daima sevinç içinde olursun. İşte o sevinç cennetin ta kendisidir. Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan daima üzüntü içinde olursun. İşte bu gam da cehennemin ta kendisidir. Dostları andığın vakit, içinin bahçesi çiçeklenir, gül ve fesliyenlerle dolar. Düşmanları andığın vakit için, dikenler ve yılanlarla dolar, canın sıkılır içine bir pejmürdelik gelir. Bütün peygamberler ve veliler (Selam onların üzerine olsun) böyle yaptılar, içlerindeki bu karakteri dışarı vurdular. Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup tutuldu. Sultan Veled Mevlana'dan anlatıyor: Birgün babam da bana "Bahaeddin, senin düşmanının da seni sevmesini istersen, kırk gün onun hayrını ve iyiliğini söyle, o düşmanın senin dostun olur. Çünki gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır." (Ariflerin Menkibeleri, A. Eflaki, II.Cilt, 393 s.) Seven kişi, sevgiliye aykırı olan kişilerin sözlerine sağır olur. İyi kişilerle dost olmayan, elbette kötülerin yanında yer alır, onların komşusu olur. (Mesnevi 4-150 s)

Evet, Dünyadaki cennet, dostlarla, sevgiyle yaşanandır. Nitekim, mutlu olan güzel, erdemli insanı tanıtan Kuran'ı Kerim, Fecr suresinin son ayetinde şöyle sesleniyor: "Ey huzur içinde olan can! O, senden, sen de O'ndan hoşnut olarak (Sevgiyle) rabbine dön! Ey can! İyi kullarımın arasına gir. Cennetime gir." (Fecr 28)
Allah sizi sevsin, sevenlerinizi de.