ONUN HABERİ YOK
Biliyorum, konuşacak bir şeyimiz kalmadı, paylaşacak
hiçbir şeyimiz yok ortada. Yine de yüreğimden, gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum, seninle konuşuyorum.
Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım, sevgimi aldım avuçlarımın
arasına, ona sığınıyorum. Cümlelerimi kısalttım, kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen
evlat dudaklarımda. Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olmadım
gurursuz ama umutlu ve sabırlı hasretine. Anlık hayaller anlık mutluluklara gebe kalıyor..bugün gönlümü
hoş tutmak istiyorum...imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor. Bir çocuk gibi, isteklerimi bastıramıyorum.
Çalmayan telefonuma elim gidiyor, sana hala bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum. Bende olan
seni hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasıl olduğunu, gülüp
gülmediğini, anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum. İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı
artık umursamıyorum..!
Bulutlar yağmurunu toprakla öpüştürebilseydi bugün, bana o verdiğin
ama tutmadığın sözünü sahiplenerek, dans edebilirdim ıslaklığıma aldırmadan. Ki aslında
ıslanan sadece yüreğim olurdu, bedenim değil...Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan
geliyor ve sarıyor her tarafımı. Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım
anılarım dışında. Isınabilmek için onlara sarılıyorum. Anlamsız ve cevapsız
sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye çalışıyorum.
Düşler uzak gibi
görünüyordu ama yakındı. Belki de görmeyi istemek gerekiyordu. Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma
gözlerini..! Biliyorum levrekler derinlerde ve dalgalı denizlerde yaşar. Levrekler uzak bir düş gibi zor yakalanır.
Ama sen becerirsin düşleri yakalamayı, derinlere dalmayı, uzaklara kavuşmayı..Sahi, becerebilir misin..?
Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım falıma. Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki
hüzün bile seni özlemiş, kafayı bulunca itiraf etti sonunda. Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil.
Gelseydin; kendimi unutup sana akacaktım, susturacaktım içindeki isyanı, kavgaların ortasında bir
güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini, sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen
sarhoş oluşum gibi, dokunacaktım, kusacaktım birikmişliğimi, hasretimi ama gelmedin, gelmezdin,
gelmeye hiç de niyetin yoktu aslında. Kendimi kandırdığımı anladığımda, ağlıyordum...
Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi ayrılığın
ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş gibi geliyor. Sevdiğim
ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana. Her şarkıda sen varsın, her
yerde, her gördüğüm insanda, denizde, gecede, uykumda...Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi. Bu bir marifetse
eğer, niye benim yanımda değilsin ki...?
Göz yaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik
düşüyorum sevdana. Gittin..belki de hiç gelmemiştin, ben geldiğini sandım. Ayak uyduramadım yorgunluğuna.
Dudaklarına, düşlerindeki öpüşü konduramadım. Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran,
kimi zaman bir kadın dokunuşlarında kendini bulan. Ama en çok da imkansızın oldum, hırçınlığın,
yirmi yaşın, gecikmişliğin...Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum. İnanamadığın,
yenemediğin, üzerinden atlayamadığın korkuların oldum. Ağladığın, bağırdığın
ya da sustuğun isyanın oldum. Aşk pazarında harcadığın mevsimler oldum, sessizce boşalan
gözyaşların,birikmişliğin oldum. Son ses dinlediğin bir şarkının nakaratı oldum,
dilinin ucuna gelip de söyleyemediğin kelimeler, ister istemez yaşadığın talihsizlikler oldum. Yüreğindeki
kadın ben olmak isterken, yüreğine sığınan ve tozlanacak olan bir anı oldum. Hak etmediklerin,
artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken belki de hiçbir şeyin oldum. Söylesene, ben gerçekte senin
neyin oldum...? Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim. Bilseydim,
bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim..? Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda. Sadece
bir mevsim yaşanan ama bir ömür gibi gelen aşk...Kalbime henüz söylemedim gittiğini. Öğrenirse onun da
acı çekmesinden korkuyorum. Seni hala benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum.
Gittin...sevdamın
öksüzlüğüne alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların sonunda olması acıtıyor içimi.
Suskunluğun en büyük silahındı, suskunluğunla vurdun beni. Ben alışkınım kendi yaralarımı
kendim sarmaya. Asıl acı olan ve kanatan unutulmak aslında. Söylesene, unutulmak kime yakışıyor..?
Unutan sen olsan da, sana bile yakışmıyor..Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende
daha güzel duruyor. Görüyorsun işte, aşka ve sana ihanet etmiyorum ben, ki kırgınlığım
aşka.Sen üstüne alındın...Bir sonbahar’da, güneş hala daha ısıtırken bedenimi seni
çıkarttı karşıma. Sen “bitti” dediğinde yağmur yağıyordu, aşkın
canı sıkıldı, seni aldı...
|